Burayı ilk defa bir Kaş tatilinde yaptığım tekne turunda keşfettim. O ana kadar Kaş'a aşık olduğumu düşünürken, Simena'yı (Kaleköy) görünce keşke birkaç gün de burada kalıyor olsaydık diye düşünmeden edemedim. Ve tabiki, bir sonraki yaz Kaş tatilini biraz daha kısa tutup, Simena'da da birkaç gün kaldım.
Burada geçirdiğim sürenin hatırı sayılır bir kısmını da acaba bir köy evini alıp restore edip 2-3 odalı bir butik otel yapabilir miyim diye kafa patlatarak geçirdim. İstanbul'dan gelmiş her beyaz yakalının, yakasını bırakmayan dürtüler bunlar :) İstemeye istemeye bu sendromu da atlatıyor insan. Şimdi size, yolunuz buraya düşerse mutlaka yapmanız gereken şeyleri, bizim yaptığımız halleri ile anlatmak isterim.
Simena, tek kelimeyle cennetten bir köşe. Karayolu ile ulaşım yok, dolayısı ile asfalt yok, araba yok, korna yok, kirlilik yok :) Üçağız köyünden küçük kayıklarla Kaleköy'e ulaşabilirsiniz. Alternatif olarak kendi teknenizi kiraladıysanız veya Kaş'tan tekne turuna katıldıysanız da Kaleköy'e ulaşabilirsiniz. Nasıl gelirseniz gelin, vardığınızda birkaç küçük ördek, caretta carettalar, muhteşem bir doğa, sessiz sakin bir köy, saydam bir deniz, iskelede rakı balık meze keyfi, bu muhteşem doğaya uyanılan sabahlar ve binlerce yıllık bir tarih sizi bekliyor olacak.
Simena'nın tarihi M.Ö. 4. yüzyıla kadar dayanıyor, ve o zamanlardan bu zamanlara da burada yaşam devam etmiş. Burası, Kekova'ya bakan antik bir Likya Birliği kenti. Aperlai liderliğinde Apollonia ve İsinda'nın da dahil olduğu bir fedarsayona üye olan Simena'yı, Likya Birliği'nde Aperlai temsil edermiş. Bölge Roma İmparatorluğu'na katıldıktan sonra ise, Simena bağımsız bir şehir olarak varlığını sürdürmüş. Günümüzde Simena 1. derece arkeolojik sit alanıdır. Burada tarihin izlerini görmek hiç zor değil. Köyün hemen kıyısındaki antik Likya Lahdi buraya gelenlere ilk merhaba diyen yapılardan birisi.
|
Likya Lahdi |
Köyün sahiline birkaç iskele kurulmuş. İskelelerin üzerilerinde de restoranlar var. Ayrıca yine sahil hattına yakın yerlerde az sayıda pansiyon bulunmakta. Lüks otel kavramı buraya uğrayan bir şey değil. Biz, bir önceki gelişimizde temizliğini ve sadeliğini beğendiğimiz Kale Pansiyon'da kalmayı tercih etmiştik. Ama bu pansiyonu seçmemizin en önemli nedeni odaları değildi. Asıl sorumlular 3 şirin ördekti! Evet, pansiyonun küçük plajının hemen önünde ufak bir ördek evi ve bu evin 3 sakini bulunuyor. Siz güneşlenirken hemen önünüzdeki denizde türlü şirinlikler yapıp, tatilde huzur bulmanın kitabını yeniden yazıyorlar.
|
Sahile dizilmiş restoranlar |
|
Pansiyonumuzun önündeki sevimli ördek evi ve tabi ki muhteşem berraklıktaki deniz |
Simena'ya gitmişken, yapılması farz aktivitelerden birisi de kano. Kaş'tan kayak turları da yapılabiliyor, ancak biz oradayken belediyeden alınması gereken izinlerle ilgili bir sorun olduğu için, Simena bölgesine kayak turları durdurulmuştu. Neyse, Simena'ya geri dönelim, kısa sahil boyunca kano kiralayabileceğiniz yerler mevcut. Biz pansiyonumuzun iskelesindeki kanolara bindik, ve beklentimiz denizde birazcık gezinmek ve mutlu olmakken, Simena yine yapacağını yaptı ve büyülü bir deneyim yaşadık.
|
Pansiyonumuzun mini plajı |
|
Otelimizin önündeki deniz, kano ve ördek evi |
Öncelikle iskelemizden birazcık açıldık ve muhteşem manzaralara baka baka dolanmaya başladık. Derken, az ilerimizde 2 tane caretta carettanın kafalarını batıra çıkara yüzdüklerini gördük. Caretta carettalarla kano keyfi!! Onları kaçırmamak için sakin yavaş hareketlerle dolanmaya devam ettik, sağolsunlar bizi hemen terk etmediler. Epeyce yanımıza yaklaştılar, kendilerini izlememize izin verdiler. Sonra sudaki antik Likya Lahdi'ne doğru kürek çektik. Hiç kano üzerindeyken tarihi eser incelemiş miydiniz? Simena'da bu mümkün :)
Simena'nın ev yapımı dondurmaları da meşhur. Biz Ankh Pansiyon'un cafesinde denedik, çok memnun kaldık. Bu arada konaklamak için Ankh Pansiyon'u da tercih edebilirsiniz.
|
Ev yapımı dondurma |
Simena'nın tepesine inşa edilmiş, tüm şehre hakim bir kale bulunmakta. Hem manzarası hem de tarihi açısından bu kaleyi ziyaret etmenizi de öneririm. Sahilden yukarıya, kaleye doğru köyün içerisinden yürüyün. Yol dik olduğu için biraz yorucu ama sonunda kaleye vardığınız için emeğinize değecek. Kaleye girişte müze kart geçerli. İçeride, günümüze sağlam gelebilmiş mini bir açıkhava tiyatrosunun yanı sıra hayatına tapınak olarak başlayıp, önce kiliseye sonra da camiye dönüşmüş bir başka yapının ve su sarnıçlarının izleri de var.
Oraya kadar çıkmışken aşağıdaki müthiş manzaranın keyfini çıkarın. Ayrıca kaleden dışarı etrafa biraz dikkatli bakıp bir sürü kaya mezar ve lahitlerden oluşan Nekropol alanını görmenizi tavsiye ederim.
|
Kaleden manzara |
Kaleye çıkarken yolda gözleme yapan köylüler var, biz bir tanesinin içine girip gözleme yemiştik. Restoran gibi değildi, bildiğiniz köy evine girip yere oturuyorsunuz. Değişik bir tecrübe oldu, hem dinlenmiş, hem de doymuş olduk.
Simena'nın ziyaretçilerine sunduğu en harika ayrıcalıklardan bir tanesi, iskelelerin üzerine kurulan masalarda yemek yiyebilmek. Biz denize uzanan yapının en ucuna masa kurdurmuştuk. Sanırım hayatımda yediğim en keyifli yemeklerden birisiydi. Tavsiyem, kendinizi içerilere kapamayın, varsa naylon rüzgarlıklara hapsetmeyin. Mümkün olan en uç masada yemeğinizi yiyin. Gün batarken de, ay ışığında da muhteşem bir manzara sunuyor buradaki doğa.
Simena'yı ilk ben keşfetmiş olamazdım tabi ki de! Koç ailesinin burada birkaç evi birleştirip restore ederek kendilerine bir ev yaptırmış olmalarına hiç şaşırmadım. Sanırım zaman içerisinde az sayıda başka iş adamı da burada sakin bir köşe edinmiş kendilerine. Aklın yolu bir, kendilerine imrenmedim desem yalan olur.
Yiyip, içip, caretta carettaların, kanonun, dondurmanın, kalenin, manzaranın, sakinliğin, temizliğin tadını çıkardıktan sonra son olarak tavsiye edeceğim şey, bu minik köyün patikalarında bol bol yürüyün, peşinize takılacak miniklerden bileklik alın. Akşam yemekten sonra ay ışığında tekrar yürüyün ve dinlenmek için bir banka oturduğunuzda yıldızlara bakıp, orada olduğunuz için ne kadar şanslı olduğunuzu hatırlayın.
|
3 Silahşörler |
Dip Not: Bütün tatil ile ilgili yapabileceğim tek negatif yorum yeme içme fiyatları idi. Biz kaldığımız süre boyunca tüm akşam yemeklerimizi ve çoğu öğle yemeğimizi (deniz kenarı atıştırmalıkları dahil) kaldığımız pansiyonda yedik. Tatil sonunda karşımıza uçuk bir hesap çıkardılar. İtiraz edince bir miktar indirdiler, ancak sanıyorum yiyip içtiklerimizi günü gününe ödeseydik o hesap biraz daha az kabarık olurdu. Ben uyarmış olayım, buna da dikkat ederseniz, keyfinizi hiç bir şey kaçıramaz.
Harika bir yer! Görmek için sabırsızlanıyorum.
YanıtlaSilMemnun kalacağınıza eminim
YanıtlaSil