9 Ağustos 2015 Pazar

Mimar Balyan'ların İstanbul'a bıraktığı eserler

Ortaköy Cami
Lafı uzatmadan başlayalım, işte İstanbul'u güzelleştiren, Balyan Ailesi'nin eserlerinden bazıları...
Sarayın bulunduğu kısım önceden liman koyuymuş. Paşalar deniz seferine çıkmadan önce burada demirler ve ayrılık yemeğini burada verirlermiş. (http://www.e-tarih.org/sozluk.php?sd=sozlukdetay&id=140
Mayıs 1876 - 31 Ağustos 1876), II.Abdülhamid (31 Ağustos 1876'dan itibaren sadece 236 gün), V. Mehmed Reşad (1909-1918), Vahdeddin. Sultan II.Abdülhamid kısa süre Dolmabahçe'de konakladıktan sonra güvenlik endişeleri nedeni ile Yıldız Sarayına taşınmış. Sultan V.Mehmet Dolmabahçe'de oturmuş ancak Yıldız Sarayı'nda vefat etmiş. Sultan Vahdeddin ise Yıldız Sarayı'nda oturmuş ancak ülkeyi Dolmabahçe'den terk etmiş.

2- Ortaköy Cami
Ortaköy Cami
Şale'nin bahçesi
Yıldız Şale'nin 1. kısmı
Yıldız Şale'nin 3. kısmı
Akaretler, günümüzde kafe ve restoranlarla dolu. W Otel de bu binaların içinde yerini aldı. Nezih bir yemek yiyelim dediğiniz bir akşam, veya sakin sakin kahve içmek istediğiniz bir öğlen deneyebilirsiniz.
Çadır Köşkü'nün manzarası
Çadır Köşkü içinden manzara
8- Malta Köşkü
Kuleli Askeri Lisesi en güzel haline gece bürünüyor
Küçüksu Kasrı

Babadan oğula mimar bir aile, Balyanlar. Padişahların mimarlığını yapmışlar, ve bıraktıkları eserler bugün İstanbul'un ikon eserleri olmuş. Çoğumuz muhtemelen sayısız defa Balyan Ailesi'nin eserlerinin önünden geçtik, bahçesinde oturduk, manzarası eşliğinde keyifli yemekler yedik ve hayran kaldık. Ancak hikayelerini bilir miyiz desek, ne dersiniz? :) 

Anlatmaya başlamadan önce buralar nasıl gezilmeli onu da söyleyeyim: kesinlikle boğaz turu ile. Şehir hatlarının ve özel teknelerin düzenlediği boğaz turlarında, istediğiniz yerde vapurdan inmeniz de mümkün. Uzun boğaz turunu seçerseniz, panaromik gezinin ardından Anadolu Kavağına kadar varıp, denize nazır nefis bir ziyafet de çekebilirsiniz. 



1- Dolmabahçe Sarayı

Yapımına 1843'te başlanan ve 1856 yılında tamamlanan sarayın mimarları Garabet Balyan ve Nigoğos Balyan. Sarayın resmen açıldığı haberi 11 Haziran 1856 tarihli Ceride-i Havadis gazetesinde verilmiş. İsminin Dolmabahçe olmasının nedeni ise 1600'lü yıllarda dönemin sultanı tarafından, yazlık Beşiktaş Sarayı için park ve cirit alanı yaratabilmek adına buradaki denizin toprakla doldurulmaya başlanması.


Sarayın toplamda 285 odası ve 43 salonu bulunuyor. Osmanlı geleneğine uygun şekilde haremlik ve selamlık olarak bölünmüş. İç dekorasyonu, bir saraya yakışacak şekilde görkemli. Saray 6 Osmanlı Sultanına çeşitli dönemlerde ev sahipliği yapmış. Bu sultanlar: Abdülmecid (1856-1861), Abdülaziz (1861-1876), V.Murad (30


Büyük Mecidiye Cami, yani hepimizin bildiği adıyla Ortaköy Cami. Tek kubbeli ve her birinde birer şerefesi bulunan iki minareli bu zarif yapı, İstanbul'un ünlü mimar ailesi Balyan Ailesi'nden Nigoğos Balyan ve babası Garabet Balyan'a, Sultan Abdulmecid tarafından yaptırılmış. Cami, büyük pencereleri sayesinde gün ışığından azami seviyede faydalanabilecek şekilde tasarlanmış. 2011-2014 arasında uzunca bir süre restorasyonda kaldıktan sonra nihayet yeniden açılan cami, taş oymacılık sanatının muhteşem örneklerinin yer aldığı cepheleriyle, İstanbul Boğazı'nın en güzel görüntülerinden birini oluşuruyor.

Ortaköy Cami'sini görmeye geldiğinizde civardaki birçok kumpirciyi kaçırmanız mümkün değil. Zaten siz kaçırsanız da onlar size seslenecek :) Direnmeyin, kumpirinizi meşrubatınızı alın ve kendinize oturacak bir bank bulacak kadar şanslı olursanız, yemeğin keyfini çıkarın. Yok ben kumpir-meşrubat istemem, deniz kenarının ve güzel mimarının tadını blush'ımı içerek, somonumu yiyerek çıkaracağım derseniz, yine sahilde birçok lüks restoran var, hepsi de tavsiye edilir.

3- Beylerbeyi Sarayı

Beylerbeyi Sarayı, Sultan II.Mahmut'un yaptırdığı ahşap sarayın yangında büyük hasar görmesinden 10 yıl sonra, 1861'de Sultan Abdülaziz tarafından, Balyan Ailesi'nden Sarkis Balyan'a yaptırılmış. Sarkis Balyan, Dolmabahçe Sarayı ve Ortaköy Cami'nin mimarları Garabet Balyan'ın oğlu ve Nigoğos Balyan'ın da kardeşi. Beylerbeyi Sarayı Atatürk'ün kaldığı saraylardan olduğu için Milli Saraylar'dan birisi. Mustafa Kemal Atatürk'ün anısına sarayın sahile bakan girişinde askerler nöbet tutuyor. Yine sahile bakan cephede, saray ilk yapıldığında iskele olarak kullanılan 2 küçük zarif yapı özellikle boğazdan tekne ile geçenlere tablomsu bir görüntü sunuyor. Bina yazlık saray olarak inşa edildiği için ısıtma sistemi yok. 26 odası arasından, en etkileyecilerinden birisi havuzlu salon. Bu havuzun zerafet ve serinletme dışındaki görevi ise sağladığı su sesleri ile odada konuşulanların yan odalardan duyulmasını engellemek olmuş. Sarayın duvarlarında denizcilikle ilgili pek çok tablo var. Bunlar denizciliğe meraklı olan Sultan Abdülaziz'in koleksiyonu. 

Saray, Selanik'teki sürgünden dönen Sultan II.Abdülhamid'e de 1918'deki ölümüne kadar ev sahipliği yapmış. 

4- Yıldız Şale
Şale'nin içinde bulunduğu Yıldız Parkı, yeşilliğiyle ve temiz havasıyla sanki İstanbul'dan çıkmışsınız hissini verecek nadir yerlerden birisi. Piknik için, kitap okumak için, yürüyüş için, kısaca envai çeşit park aktivitesi için gelin, ama mutlaka gelin. Özellikle de Şale'nin etrafındaki bahçeler görülmeye değer güzellikte.

Şale Kasr-ı Hümayun Osmanlı mimarisinin günümüze gelen en güzel örneklerinden birisi olmanın yanı sıra hem padişahlara ev sahipliği yapması hem de devletin resmi konuk evi görevini üstlenmesi açısından ilgi çekici bir tarihe sahip. Şale ismi, Fransızca'da dağ evi anlamına gelen "chalet" sözcüğünden geliyor. 

Yapı, 3 farklı dönemde inşa edilmiş. En eski bölümü 1870'lerde devlet misafirlerinin kalması için yapılmış. Sultan Abdülhamid'in güvenlik saplantısı düşünüldüğünde, bu misafirhanenin, hanedanın yaşadığı bölümlerden duvarlarla kesin olarak ayrılarak inşa edilmesi sizi şaşırtmaz sanıyorum. 
2. Bölüm ise Sarkis Balyan tarafından, Alman İmparatoru Keiser 2. Wilhelm'in gelişi için inşa edildiğinde takvimler 1889'u gösteriyormuş. 

Şale'nin 3. ve son bölümü de 1898 yılında, yine Keiser 2. Wilhelm'in bir başka ziyareti için, bu sefer İstanbul'a iz bırakan bir başka mimar olan Raimondo d'Aronco tarafından inşa edilmiş. 
Bodrum katının üzerine 2 kattan oluşan Şale'de salonlarla birlikte 60 oda, her bölümde yatak odalarına bağlantısı olan 5 banyo ve 2 hamam bulunuyor. Banyolardan biri orijinal olarak korunmuş. Küvetin kenarındaki sabunluk bile düşünülmüş. Böylece 120 yıllık bir banyo da görmüş olduk:) Bodrumda kalorifer ve mutfak daireleri, zemin katta ise hizmetlilerin odaları bulunuyor. Zemin kat ile 1. Kat 3 farklı merdivenle birbirlerine bağlanıyor. Bu merdivenlerin ikisi ahşap. Şaleyi gezerseniz merdivenlere ayrıca vakit ayırın. Sahip oldukları muhteşem şekilsel güzellik, zarif kıvrımlar ve ahşap oyma işçiliği sayesinde büyüleyici görünüyorlar. 

Şale'nin en etkileyici odası 30*15 m. ölçülerindeki merasim salonu. Şimdiye kadar dokunmuş en büyük Hereke halısı da bu salonda bulunuyor. Halı tam 406 m2 ve yekpare. Odadaki 3 kristal avize de görülmeye değer. Sedefli salonda ise bizzat Abdülhamid'in tasarlayıp, yaptığı tahta iskemle var. Sultan devleti yönetmekte ne kadar başarılı olmuş bilemem, ancak ahşap işinden anladığı ve ince bir zevke sahip olduğu bu eserinden belli. Bu salonun sedef kakmalı kapısı ve tavanı da yanmadan önce Çırağan Sarayı'ndan buraya getirilmiş. Son olarak, binadaki çini sobaları atlamayın, çok güzeller.

5- Akaretler

Mimar Sarkis Balyan'ın eseri Akaretler, Dolmabahçe Sarayı çalışanları için lojman olarak inşa edilmiş. Bir kısmı ise kiralanmak üzere yapılmış. Gelir getiren anlamına gelen Akaretler ismi de buradan geliyor zaten. Buranın ünlü konukları arasında Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım ile kız kardeşi Makbule Hanım da bulunuyor. Zübeyde Hanım ile Makbule Hanım 1914-1918 yılları arasında 76 numaralı evde yaşamışlar.


6- Adile Sultan Sarayı

Hababam Sınıfı'nın çekildiği bina desek :) 1856 yılında, dönemin Sultanı Abdülmecid'in kız kardeşi Adile Sultan için yazlık saray olarak yaptırılmış. Adile Sultan Osmanlı Hanedanı'nın sayılı kadın divan edebiyatı şairlerinden. Eğitime ve hayır işlerine çok düşkün olduğu bilinirmiş. Eşi Kaptan-ı Deryalık ve Sadrazamlık yapmış Mehmed Ali Paşa ve 4 kızları genç yaşta ölünce, Adile Sultan da bu sarayda oturmak istememiş. Saray 40 yıl boş kaldıktan sonra ilk Meclisi Mebusan'ın başkanı Ahmed Rıza Bey ile kız kardeşi Selma Rıza Hanım'ın uğraşlarıyla ilk kız yatılı okulu olarak 1916'da Alman bir müdürün yönetiminde açılmış. 1986 yılındaki yangında harap olan yapının restorasyonunu Sabancı Ailesi'nin katkılarıyla tamamlanmış. Şimdilerde ise düğün ve etkinliklerin gözde mekanı olarak aramızda (en azından aramızda).

7- Çadır Köşkü 
Yıldız Parkı'ndaki zarif Çadır Köşkü'nün önünde alabildiğine yeşil Yıldız Korusu ile gölet var. Malta Köşkü'yle birlikte parktaki iki köşkü oluşturuyorlar. Köşk şimdilerde kafe ve restoran olarak kullanılıyor. Yıldız Parkı'nda yapacağınız yeşillikler içinde bir yürüyüşten sonra soluklanmak için ideal. 

Köşkün anıları ise çevresi kadar huzurlu değil; Sultan Abdülhamid, Sadrazam Mithad Paşa ve arkadaşlarını Sultan Abdülaziz'i öldürmek suçundan buraya hapsetmiş, hatta işkence etmiş. İdama mahkum edilen Mithat Paşa'nın cezası daha sonradan Taif'te (Suudi Arabistan) hapis cezasına çevrilmiş. 


Yıldız Parkı'ndaki diğer köşk olan Malta Köşkü, 1871 yılında, Çırağan Sarayı'nın bahçesine dahil olacak şekilde, Sedir Köşkü olarak yapılmış. Bu köşk de Çadır Köşkü gibi önemli tarihi olaylara tanıklık etmiş. Ali Suavi'nin V.Murat'ı tahta geçirmek için yaptığı Çırağan baskını başarısız olunca, Sultan Abdulhamid V.Murat'ı buraya hapsetmiş. 

Köşk, Abdülhamid'in de düşürülüp sürgüne gönderilmesiyle uzunca bir süre boş kalmış. 

9- Selimiye Kışlası

III. Selim tarafından 1794-1799 yılları arasında Nizamı Cedid askerleri için ahşap bir kışla olarak inşa ettirilmiş. Daha öncesinde, aynı yerde Kanuni Sultan Süeyman'ın yaptırdığı saray varmış. 1800'lerin başındaki Yeniçeri ayaklanmasından sonra III.Mahmut, mimar Krikor Balyan'a ahşap kışla yerine kagir bir kışla yaptırtmış. Kışla son halini Sultan Abdulmecid zamanında yapılan eklemeler sonrasında almış. 

Hemşirelik müssesesinin kurucularından kabul edilen Florence Nightingale Kırım Savaşı esnasında 1833'ten 1856'ya kadar burada hasta bakmış. Halen kulelerden birinde Florence Nightingale'in odası orijinal hali ile korunmuş ve ziyarete açık. Günümüzde kışla I. Ordu Karagahı olarak kullanıldığı için, ziyaretçilerin kimlik bilgilerini ve ziyaret taleplerini 2 gün önceden fakslamaları gerekiyor.

10- Kuleli Askeri Lisesi
1828 yılında inşa edilen Kuleli Askeri Lisesi binası, şimdiki halini almadan önce kışla olarak hizmet veriyormuş ve binanın kuleleri yokmuş. 2. Mahmud bu kışlayı, Yeniçeri Ocağının yerine kurduğu ordusu için yaptırmış. 1831-1833 yılları arasında yapılış amacına hizmet eden bina, 1837-1842 arasındaki kolera salgını sırasında karantina olarak kullanılmış. 1842'de onarım için boşaltılan bina, 1844'te tamamen yanmış. 1845-1847 arasında ahşap ve kagir olarak yeniden yapılmış. 1853-1856 Kırım Savaşı sırasında, Osmanlı, müttefiki olan İngiliz ve Fransız askerlerini buraya yerleştirmiş. Savaş bittikten sonra, askerler kışlayı boşaltırken büyük bir yangın çıkmış ve tüm bina yanmış (bu yangını biraz şüpheli bulabilirsiniz). Aynı yıl, Garabet Balyan'ın kışlanın yeniden yapımı için hazırladığı proje ile yeni bina yapımına başlanmış. Yangından önce kulesiz olan kışlanın kuleleri, işte bu tasarım ile inşa edilmiş. 

Binanın yeniden askeri eğitim vermesi 1872'de kara ve deniz askeri liselerinin buraya taşınmasıyla olmuş. 1920 yılına kadar dönem dönem hastane veya lise olarak hizmet veren bina, 1920 yılındaki İngiliz işgali sırasında Ermeni yetimhanesi yapılmış. 1922'de Büyük Taarruz'u takiben İngilizler binayı boşaltmış, ve bina yeniden askeri lise olmuş. Bundan sonra II. Dünya Savaşı'nda da bir dönem hastane olarak kullanılsa da, binada 1947 yılından bu yana kesintisiz olarak askeri eğitim veriliyor.

11- Küçüksu Kasrı
Küçüksu Deresi'nin çevresi Osmanlı döneminde padişahların has bahçesi olmuş. İlk olarak Sultan I.Mahmud döneminde bu hasbahçenin deniz kenarına ahşap bir saray yaptırılmış. III.Selim ve II.Mahmud da bu sarayı kullanmış. Daha batılı tarz sarayları seven Sultan Abdülmecid ise eski ahşap sarayı yıktırarak yerine, dinlenme köşkü olarak kullanılmak üzere bugünkü kasrı yaptırmış. Yapımı 1857'de tamamlanan kasrın mimarı Sarkis Balyan. Kasırın ilginç özelliklerinden birisi yüksek duvarlarla değil, zarif parmaklıklarla çevrilmiş olması. 

Boğaz turu için ayırmanızı tavsiye ettiğimiz sayısız günlerden birinde Küçüksu Kasrı'na gelip birşeyler atıştırabilir, veya derenin kenarında yürüyebilirsiniz. Çok sıcak bir gün seçmemenizi öneririz, zira güneşten kaçmak pek mümkün olmayacaktır.

1 yorum:

  1. Çok güzel bir çalışma olmuş tebrik ederim..

    YanıtlaSil