Bursa, Osmanlı'nın ilk başkenti, fethedildiği 1326'dan 1365'e kadar, 39 sene boyunca imparatorluğun merkezi olmuş. Osmanlı fethine kadar sur içi ile sınırlı olan şehir, başkentliğinde Orhan Gazi Külliyesi ile birlikte surların da dışına taşmış. Günümüze kadar gelen Ulu Cami, Emir Sultan Cami, Yeşil Külliyesi, Osman Gazi ve Orhan Gazi'nin Türbeleri, Muradiye Külliyesi, hanlar ve çarşılarla Bursa buram buram tarih kokuyor. Ve tabi pideli köfte ve iskender de...
Başkentlik ve İskender kebap cepte ama Bursa'nın çok önemli iki de ünlüsü var: Karagöz ve Hacivat. Rivayete göre Orhan Cami'nin inşaatında çalışan iki işçi olan Karagöz ve Hacivat, şakalaşmaları ve oyunları ile inşaatı yavaşlattıkları için padişah tarafından idam edilmişler. Daha sonra, bu yaptığına üzülen padişahı teselli etmek için de Karagöz ve Hacivat'ın maketleri yapılıp mum ışığında beyaz bir perde arkasına yansıtılmış, ve oyun başlamış. Bursa'da kukla örnekleri ve gölge oyunları sergileyen bir Karagöz Müzesi de var. Ayrıca tarihi Aynalı Çarşı'nın içinde deve derisinden yapılmış kuklaları görebilirsiniz. Işığı en iyi deve-düve derisi yansıtırmış, bu nedenle ustaların tercihi bu yönde. Bizim şansımız yaver gitti ve Aynalı Çarşı'da bir de Karagöz ve Hacivat kuklaları ustası ile tanıştık.
Bursa'da çok sayıda han ve bedesten var. Birbirlerine epeyce yakın inşa edilmiş olan bu yapılar bugün Kapalı Çarşı'yı oluşturuyor. Osmanlı'nın ilk hanı da tabi ki burada: Orhan Bey tarafından 14. yüzyılda yaptırılan Emir Han. Biz 2. Bayezid döneminde yaptırılan Koza Han'dan çok etkilendik. İç avlusunda bir de kubbeli mescit bulunduran Koza Han, tarihte de İpek Yolu'nun en önemli duraklarından birisi olmuş. Halen, hanın üst katındaki dükkanların tümü ipek ürünleri satıyor. Malesef artık Çin'in yapay ipek üretimi alıp yürüdüğü için, sanat niteliğindeki ipekli ürünler, ve eski usul ipekçilik neredeyse yok olmuş. Koza Han ile Emir Han arasında ise tarihi Aynalı Çarşı var. Burası Orhan Bey tarafından ilk olarak bir hamam olarak yaptırılmış. Bugün ise içerisinde türlü antika ürünler ile, Karagöz ve Hacivat kuklaları bulabilirsiniz. 14 kubbeli Tarihi bedesten de yine bu bölgede bulunuyor.
Bursa'nın bir diğer simge yapısı Ulu Cami. Yıldırım Bayezid tarafından, Niğbolu Savaşı'nı kazanırsa 20 cami yaptıracağı sözü üzerine, damadı Emir Sultan'ın 20 kubbeli tek cami yaptırmasını önermesi ile yaptırılmış. Tabi öncesinde Niğbolu Savaşı da kazanılmış. Cami'nin içerisinde oldukça büyük bir şadırvan var. Rivayete göre bu bölümde yaşlı bir kadının evi varmış ve kadın evini cami için vermek istememiş. Kadının rızası olmadan alınan bu yerde namaz kılınması uygun olmayacağından burası önce iç avlu olarak boş bırakılmış, sonradan şadırvan yaptırılmış. Caminin içinde ayrıca hat sanatının etkileyici örnekleri var. Biz gittiğimizde içeride vaaz vardı, imam kadınların kocalarının sözünden çıkmamaları ve onlara itaat etmeleri gerekliliği gibi şeylerden bahsettiği için biraz sinirlerimiz zıpladı. Varsın ahali bunları dinleyedursun, biz önümüze bakalım dedik ve bu muhteşem cami ile içindeki eserlerin bize yaşattığı zevki bozmadık.
Bursa'ya gelip pideli köfte ve iskender kebap yememek olmaz. Pideli köfte için şehrin yerlisinden Küçük Saray önerisini aldık. Cumhuriyet Caddesi'nde ve Cemal Nadir Caddesi'nde 2 şubesi var. Bir de tabi Kebapçı İskender. Biz Ünlü Caddesi'ndeki şubesine gittik, çok yakındaki -sanırız ilk açılan- restoran nedense kapalıydı. Evlere şenlik, anlatılmaz yaşanır bir lezzet.
Otel olarak, şiddetle Kitapevi Butik Otel'i tavsiye ederiz. 150 yıldan fazla tarihi olan bir köşk... Bilinen tarihi bir aile evi olarak başlıyor, ardından erkek öğrenci yurdu oluyor, daha sonra kütüphane, şimdi de otel. Ayrıca restoran olarak da hizmet veriyor. Bu köşk içeri girdiğiniz andan itibaren sizi alıp farklı bir yüzyıla götürüyor. Çalışanları güleryüzlü ve çok yardımcı. Odaları temiz ve şirin, ve şehir merkezinde.
Bursa'da 1,5 günümüz olduğu için görmek istediğimiz her yeri göremeden dönmek zorunda kaldık. Bunların arasında en çok aklımızda kalanlar Atatürk Köşkü ve Müzesi, Zeki Müren'in mezarı, Yeşil Külliyesi ve Irgandı Köprüsü. Ayrıca Emir Sultan Cami ve Türbesi, Yıldırım Bayezid Külliyesi, 1. Murad Hüdavendigar Külliyesi, Uludağ yolundaki İnkaya Çınarı da bizce görülmesi gereken yerler.
Başkentlik ve İskender kebap cepte ama Bursa'nın çok önemli iki de ünlüsü var: Karagöz ve Hacivat. Rivayete göre Orhan Cami'nin inşaatında çalışan iki işçi olan Karagöz ve Hacivat, şakalaşmaları ve oyunları ile inşaatı yavaşlattıkları için padişah tarafından idam edilmişler. Daha sonra, bu yaptığına üzülen padişahı teselli etmek için de Karagöz ve Hacivat'ın maketleri yapılıp mum ışığında beyaz bir perde arkasına yansıtılmış, ve oyun başlamış. Bursa'da kukla örnekleri ve gölge oyunları sergileyen bir Karagöz Müzesi de var. Ayrıca tarihi Aynalı Çarşı'nın içinde deve derisinden yapılmış kuklaları görebilirsiniz. Işığı en iyi deve-düve derisi yansıtırmış, bu nedenle ustaların tercihi bu yönde. Bizim şansımız yaver gitti ve Aynalı Çarşı'da bir de Karagöz ve Hacivat kuklaları ustası ile tanıştık.
Deve derisi |
Bursa tam bir camiler, türbeler ve külliyeler mekanı. Hepsi de mutlaka birbirinden kıymetlidir. Biz kısıtlı zamanımızda Muradiye Külliyesi'ne gittik, ancak restorasyon nedeni ile kapalıymış. Biraz hayal kırıklığı oldu. Yine de külliye ile ilgili biraz bilgi vermekte fayda var, zira burası Osmanlı Hanedanı'ndan çok kişinin ebedi istirahat yeri. 2. Murat tarafından yaptırılmış külliyede cami, medrese, imaret, hamam ve mekanı hanedan mezarlığı haline getiren 12 türbe bulunmakta. Fatih Sultan Mehmet'in annesi, babası 2. Murat, ebesi, hatunu, oğulları hep Muradiye Külliyesi'ndeki türbelerde yatmakta. Ancak daha sonra buralara Osmanlı'nın bahtsız şehzadeleri de gömülmüş. Örneğin, Muhteşem Yüzyıl sayesinde hepimizin şıp diye tanıyacağı Şehzade Mustafa ve annesi Mahidevran Sultan da burada yatıyor.
Muradiye Külliyesi'ne gitmişken hemen yolun karşısındaki Uluumay Osmanlı Halk Kıyafetleri Müzesi'ne ve Osmanlı Evi'ne girelim dedik. İyi ki de girmişiz. Uluumay Müzesi Şair Ahmet Paşa Medresesi içinde kurulmuş. Giriş 5 TL. Anadolu Folklor Vakfı kurucularından Esat Uluumay Bey'e ait çok sayıda koleksiyona ev sahipliği yapan müzede 70 kıyafet, 400 parça takı ve günlük kullanım eşyası sergileniyor. 5-6 küçük odanın içine yerleştirilmiş camekanların içindeki mankenler siz odaya girince dönmeye başlıyor. Biraz ürkütücü ancak kostümün tamamını görebilmek açısından iyi. Odaların kapılarına dikkat edin, son derece alçak oldukları için kafanızı vurmaya müsait. Müzenin girişindeki yaşlı amca da sanırız Esat Bey'in kendisi. "İçeride fotoğraf çekmek yasak, kameradan izliyorum ben ona göre" diye tembihlemeyi de ihmal etmiyor :) Müzenin bahçesi de son derece tatlı bir çay bahçesi.Uluumay Müzesi'nin bahçesi |
Osmanlı Evi ise 17. yüzyıl örnek bir Osmanlı evini sergilemesi açısından enteresan. Evin tamamını dolaşmak 10dk kadar sürüyor zaten, giriş için de bizden kimse ücret istemedi.
Bursa'da çok sayıda han ve bedesten var. Birbirlerine epeyce yakın inşa edilmiş olan bu yapılar bugün Kapalı Çarşı'yı oluşturuyor. Osmanlı'nın ilk hanı da tabi ki burada: Orhan Bey tarafından 14. yüzyılda yaptırılan Emir Han. Biz 2. Bayezid döneminde yaptırılan Koza Han'dan çok etkilendik. İç avlusunda bir de kubbeli mescit bulunduran Koza Han, tarihte de İpek Yolu'nun en önemli duraklarından birisi olmuş. Halen, hanın üst katındaki dükkanların tümü ipek ürünleri satıyor. Malesef artık Çin'in yapay ipek üretimi alıp yürüdüğü için, sanat niteliğindeki ipekli ürünler, ve eski usul ipekçilik neredeyse yok olmuş. Koza Han ile Emir Han arasında ise tarihi Aynalı Çarşı var. Burası Orhan Bey tarafından ilk olarak bir hamam olarak yaptırılmış. Bugün ise içerisinde türlü antika ürünler ile, Karagöz ve Hacivat kuklaları bulabilirsiniz. 14 kubbeli Tarihi bedesten de yine bu bölgede bulunuyor.
Bursa'nın bir diğer simge yapısı Ulu Cami. Yıldırım Bayezid tarafından, Niğbolu Savaşı'nı kazanırsa 20 cami yaptıracağı sözü üzerine, damadı Emir Sultan'ın 20 kubbeli tek cami yaptırmasını önermesi ile yaptırılmış. Tabi öncesinde Niğbolu Savaşı da kazanılmış. Cami'nin içerisinde oldukça büyük bir şadırvan var. Rivayete göre bu bölümde yaşlı bir kadının evi varmış ve kadın evini cami için vermek istememiş. Kadının rızası olmadan alınan bu yerde namaz kılınması uygun olmayacağından burası önce iç avlu olarak boş bırakılmış, sonradan şadırvan yaptırılmış. Caminin içinde ayrıca hat sanatının etkileyici örnekleri var. Biz gittiğimizde içeride vaaz vardı, imam kadınların kocalarının sözünden çıkmamaları ve onlara itaat etmeleri gerekliliği gibi şeylerden bahsettiği için biraz sinirlerimiz zıpladı. Varsın ahali bunları dinleyedursun, biz önümüze bakalım dedik ve bu muhteşem cami ile içindeki eserlerin bize yaşattığı zevki bozmadık.
Ulu Cami |
Bursa'yı fethetme hedefini ilk koyan Osman Bey ile, bu hedefi gerçekleştiren Orhan Bey'in türbeleri görülmesi gereken diğer iki yer. Osman Gazi, Bursa henüz fethedilmemişken, surların içerisinde, kubbesi güneşte parlayan Aya Elia Manastırı'nı oğlu Orhan Bey'e göstererek, bir gün bu şehri fethederse kendisini oraya gömmesini vasiyet etmiş. Osman Bey Bursa'nın alındığını görememiş, öncelikle Söğüt'e gömülmüş. Şehri fetheden Orhan Bey babasının vasiyetini gerçekleştirmiş. Osman Bey'in türbesinin tam karşısında da Orhan Bey'in türbesi var. Türbeler Tophane'de bulunuyor. Tophane şehri tepeden gören, saat kulesinin ve türlü restoranların olduğu bir yer. Kule'nin orada şehri ayağınızın altına seren güzel bir manzara var, ama Toki'nin duvar gibi diktiği yüksek binalar görüntüyü bozuyor.
Bursa'ya gelip pideli köfte ve iskender kebap yememek olmaz. Pideli köfte için şehrin yerlisinden Küçük Saray önerisini aldık. Cumhuriyet Caddesi'nde ve Cemal Nadir Caddesi'nde 2 şubesi var. Bir de tabi Kebapçı İskender. Biz Ünlü Caddesi'ndeki şubesine gittik, çok yakındaki -sanırız ilk açılan- restoran nedense kapalıydı. Evlere şenlik, anlatılmaz yaşanır bir lezzet.
Otel olarak, şiddetle Kitapevi Butik Otel'i tavsiye ederiz. 150 yıldan fazla tarihi olan bir köşk... Bilinen tarihi bir aile evi olarak başlıyor, ardından erkek öğrenci yurdu oluyor, daha sonra kütüphane, şimdi de otel. Ayrıca restoran olarak da hizmet veriyor. Bu köşk içeri girdiğiniz andan itibaren sizi alıp farklı bir yüzyıla götürüyor. Çalışanları güleryüzlü ve çok yardımcı. Odaları temiz ve şirin, ve şehir merkezinde.
Bursa'da 1,5 günümüz olduğu için görmek istediğimiz her yeri göremeden dönmek zorunda kaldık. Bunların arasında en çok aklımızda kalanlar Atatürk Köşkü ve Müzesi, Zeki Müren'in mezarı, Yeşil Külliyesi ve Irgandı Köprüsü. Ayrıca Emir Sultan Cami ve Türbesi, Yıldırım Bayezid Külliyesi, 1. Murad Hüdavendigar Külliyesi, Uludağ yolundaki İnkaya Çınarı da bizce görülmesi gereken yerler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder